Tango ile kadınlığın ve erkekliğin yeniden keşfi!
Tutkunun ve aşkın dansı olarak tanınan Tango’yu; bilinçaltımıza direkt etki eden ve farkındalığımızı bambaşka bir boyutta geliştiren bir araç olarak hiç düşündünüz mü?
Yıllardır Tango yapan birçok insan bile, Tango’nun gücünü gerçek anlamda keşfetmiş değil aslında... Kadını ve erkeği yeniden tanımlayan Tango; psikoloji, farkındalık ve dengeyi uyumlayan büyük bir güç ve sıradışı bir yaşam biçimi.
Aqua Yaşam Kişisel Dönüşüm Merkezi ve Tangoist işbirliğiyle düzenlenecek olan ve Türkiye’de bir ilk niteliğindeki bu seminerde katılımcılar Tango’ya ve Tango yaşamına yepyeni bir açıdan bakmayı, kadın ve erkeğin benzersiz uyumunu yeniden keşfetmeyi deneyimleyecekler. Seminer, Türkiye’de ve dünyada sayısız şampiyonluklara imza atan Tango Öğretmeni Aydın Kocamusaoğlu ve Uzm. Dr. Psikoterapist Seda Ülgen tarafından sunulacak ve pratik dans uygulamalarıyla desteklenecektir.
Seminerde ele alınacak konuların bazıları:
• Danslar içinde Tango’nun gelişim öyküsü
• Bir farkındalık ve dönüşüm aracı olarak Tango
• Tango ile zamanı erteleme; gelecek ve geçmişten kopmadan anı yaşamak
• Tango ile özgürleşme ve gerçeği keşfetme
• Yaratıcılığımızı dış dünyanın ritmiyle uyum içinde ifade etme
• Tutkunun ve aşkın dansı olarak tanınan Tango’yu; bilinçaltımıza direkt etki eden ve farkındalığımızı bambaşka bir boyutta geliştiren bir araç olarak hiç düşündünüz mü?
• “Tango Kadını” ve “Tango Erkeği” olmak; kadınlığın ve erkekliğin gerçek doğası
• Tango ile ikili ilişkilerimizi dengelemeyi öğrenme
• Gerçek aşk ve tutkuyla randevu
• Tango ve Kuantum ilişkisi
• Pratik uygulamalar
Tarih: 8 Mayıs 2010, 12.00-15.00
Yer: Tangoist (İstiklal Cad. Mis Sok. Mis Han No: 7 Kat: 2 Beyoğlu/İstanbul)
Kayıt için: Aqua Yaşam Kişisel Dönüşüm Merkezi: 0530 516 12 00
Uzm. Dr. Seda Ülgen’in “Tango ile Değişim Yolculuğu” adlı yazısı için: http://aquayasam.blogspot.com/2010/04/tango-ile-degisim-yolculugu.html
Aydın Kocamusaoğlu
Aydın Kocamusaoğlu & Pelin Koyun çifti, Arjantin Tango çalışmalarına 1999 yılında başladı. Kendilerini Arjantinli farklı pek çok hocadan aldıkları derslerle geliştiren çift, ağırlıklı olarak dünyaca ünlü Arjantinli tango sanatçıları Esteban Moreno & Claudia Codega'dan eğitim aldılar.
Çift, 2001 yılında Tangoist Dans Stüdyosu'nu kurdu. Stüdyolarında verdikleri eğitimin yanı sıra, üniversitelerdeki çalışmalarıyla da Arjantin Tangosu'nun Türkiye'deki gelişiminde önemli katkıları oldu. 2007 yılından beri Kültür Üniversitesi ve Galatasaray Lisesi'nin tango eğitmenliğini yapmaktadırlar.
Çiftin Arjantin Tangosu'ndaki kimlikleri sadece eğitmenlikle sınırlı değildir. Performans yönlerini de ortaya çıkartarak farklı çalışmalara imza atmaktadırlar. 2006 yılında Ferhat Göçer ile bir dizi konser, 2009 yılında Zuhal Olcay ile bir konser, Sertab Erener ve ile bir klip çalışması, Toprak Sergen ile "All In One Show" gösterileri, yer aldıkları sahne çalışmalarından bazılarıdır.
Aydın & Pelin çifti 26 - 30 Eylül 2007 tarihleri arasında Kırım'da düzenlenen 2. Uluslarası Velvet Tango Festivali'ne eğitmen olarak katıldı.
2 Aralık 2007 tarihinde Türkiye Dans Sporları Federasyonu'nun düzenlediği 1. Arjantin Tango Türkiye Şampiyonası'nda A Klasmanda 1. sıraya çıkarak Türkiye'nin ilk Arjantin Tango Şampiyonu unvanını aldılar.
Çift halen Tangoist Dans Stüdyosu'nda tango çalışmalarına devam etmektedir.
Uzm. Dr. Seda Ülgen
Uzm. Dr. Seda Ülgen, tıp eğitimini İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi’nde tamamladıktan sonra, ihtisasını Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde, Aile Hekimliği Uzmanlığı dalında tamamladı. Ülgen, VKV Özel Amerikan Hastanesi’nde 4 yıl boyunca uzman hekim olarak görev yaptı.
Yeditepe Üniversitesi bünyesinde gerçekleştirilen Basamaklı Hipnoz eğitimlerini başarıyla tamamlayan Dr. Seda Ülgen, hipnoz alanında çeşitli eğitimler ve workshop’lara katılmanın yanı sıra; hipnoz konusunda uzman, profesyonel eğitimcilerle uzun yıllar bire bir çalışmalarda da bulundu.
Dr. Seda Ülgen, IBRT Enstitüsü bünyesinde, Dr. Janet Cunninghum ve Jeff Ryan tarafından sunulan Regresyon Terapisi (Yaş Geriletme ve Geçmiş Yaşam Terapisi) eğitimlerini tamamladı.
Halen Psikoterapi Enstitüsü’ne devam etmekte olan Dr. Seda Ülgen, Batı Tıbbı’nda hissettiği eksikliği, Doğu ve Batı Tıbbı’nın sentezini kurarak tamamlamaktadır.
Kombine bilinçaltı terapileri uygulayan Dr. Ülgen, terapist ve hekim kimliğinin yanı sıra, kurucusu olduğu Aqua Yaşam Kişisel Dönüşüm Merkezi bünyesinde sunduğu eğitimlerle de, bireylere daha tatminkar bir yaşam yaratmak konusunda ışık tutmayı hedeflemektedir.
30 Nisan 2010 Cuma
22 Nisan 2010 Perşembe
Bilinçaltı ve Hologramlar Semineri
Hiçbir şeyi değiştiremeyeceğimiz fikri; ilişkilerimizde, işimizde ya da sorun yaşadığımız herhangi bir alanda bizleri kabullenmeye ve vazgeçmeye götürüyor. Bir süre sonra neyi kabullenip, neyden vazgeçtiğimizi bile unutuyoruz. Oysa, her bir yapı taşını oraya kendi ellerimizle nasıl koyduğumuzu görsek, acaba koymaya devam eder miydik?
Yaşamımıza yeni giren, bizleri başka bir yola götürebilecek her insana, bilinçaltımızdaki “hologramik travmaları”mızı yansıtmaya devam eder miydik? Gerçekte bambaşka kişilik özelliklerine sahip olan o insanları, zihnimizdeki aura’ya hapsederek, hiç olmadıkları kişiler haline getirir miydik?
Oyuncuları değişse de senaryosu değişmeyen sorun döngülerinden kurtulmak, yaşamlarımızda kelebek etkisi yaratmak ve özgür bir geleceğe sahip olmak istiyorsak, kendimizi ve diğerlerini farkında olmadan hapsettiğimiz hologramlar dünyasının kapılarını aralamalıyız.
Uzm. Dr. Seda Ülgen tarafından gerçekleştirilecek bu çalışmada, bilinçaltının o gizemli dünyasına ışık tutarak, aslında kendi seçtiğimiz geçmişimizin bugünümüzü nasıl şekillendirdiğini göreceğiz ve geleceğimize farklı bir gözle bakacağız.
Kayıt için Radia: 0212 296 00 08
Aqua Yaşam: 0530 516 12 00
aqua@aquayasam.com
Yaşamımıza yeni giren, bizleri başka bir yola götürebilecek her insana, bilinçaltımızdaki “hologramik travmaları”mızı yansıtmaya devam eder miydik? Gerçekte bambaşka kişilik özelliklerine sahip olan o insanları, zihnimizdeki aura’ya hapsederek, hiç olmadıkları kişiler haline getirir miydik?
Oyuncuları değişse de senaryosu değişmeyen sorun döngülerinden kurtulmak, yaşamlarımızda kelebek etkisi yaratmak ve özgür bir geleceğe sahip olmak istiyorsak, kendimizi ve diğerlerini farkında olmadan hapsettiğimiz hologramlar dünyasının kapılarını aralamalıyız.
Uzm. Dr. Seda Ülgen tarafından gerçekleştirilecek bu çalışmada, bilinçaltının o gizemli dünyasına ışık tutarak, aslında kendi seçtiğimiz geçmişimizin bugünümüzü nasıl şekillendirdiğini göreceğiz ve geleceğimize farklı bir gözle bakacağız.
Kayıt için Radia: 0212 296 00 08
Aqua Yaşam: 0530 516 12 00
aqua@aquayasam.com
19 Nisan 2010 Pazartesi
CİNSEL ENERJİ İLE BENLİK KEŞFİ
"Kundalini ateşi, cinsel semboller ve farkındalık..."
Cinselliğin yüzyıllardır neden tabu olduğunu hiç düşündünüz mü? Nesillerin devamı için şart olan cinsellik, birçok toplum için hala üzerinde kolay konuşulamayan bir konu. Oysa cinsel enerjiyi doğru kullanmak; daha yaratıcı, daha özgür ve daha bilinçli bir yaşam için ihtiyacımız olan altın anahtarı bize sunabilecek çok büyük bir gücü açığa çıkarır. Hepimizin içinde saklı olan büyük potansiyeli uyandırmak için cinsel enerjimizi tanımalı ve doğru şekilde yükseltmeyi öğrenmeliyiz.
Aqua Yaşam Kişisel Dönüşüm Merkezi tarafından sunulan ve Uzm. Dr. Psikoterapist Seda Ülgen ve Sayın Erhan Altunay tarafından gerçekleştirilecek olan “Cinsel Enerji ile Benlik Keşfi” adlı seminerimizde, bir farkındalık aracı olarak cinselliği tartışacağız.
Seminerimizde ele alınacak konuların bazıları:
• Dişi ve eril enerjilerin önemi
• Kendiliğimize ulaşmada cinsel enerjinin rolü
• Kundalini enerjisi, libidinal enerji ve cinsellik arasındaki ilişki
• Neden enerjitik çalışmalarda cinsel perhiz önerilir?
• Ülkemizde ve gezegenimizde yaşanan cinsellikle ilgili geçişler, zaman açısından ve enerjitik yönden nasıl bir önem taşıyor?
• Dişi enerjimizi neden keşfetmek zorundayız?
• Toplumda cinsel kimliğin kazanılmasının önemi
• Erginlen(e)me(me)
• Cinsellikle ilgili semboller nedir, neden önemlidir?
• Cinselliğin bastırılması ve açığa çıkarılması
• Farkındalığın yolu cinsellikten mi geçiyor?
29 Nisan 2010, 19.00-21.00
Bibliotecha Kültür Merkezi, İstiklal Cad. Anadolu Sok. No: 23/6, Taksim/İst
(Ulaşım krokisi için: http://www.bibliotheca-istanbul.com/iletisim.html)
Kayıt ve detaylı bilgi için: 0530 516 12 00
aqua@aquayasam.com
Cinselliğin yüzyıllardır neden tabu olduğunu hiç düşündünüz mü? Nesillerin devamı için şart olan cinsellik, birçok toplum için hala üzerinde kolay konuşulamayan bir konu. Oysa cinsel enerjiyi doğru kullanmak; daha yaratıcı, daha özgür ve daha bilinçli bir yaşam için ihtiyacımız olan altın anahtarı bize sunabilecek çok büyük bir gücü açığa çıkarır. Hepimizin içinde saklı olan büyük potansiyeli uyandırmak için cinsel enerjimizi tanımalı ve doğru şekilde yükseltmeyi öğrenmeliyiz.
Aqua Yaşam Kişisel Dönüşüm Merkezi tarafından sunulan ve Uzm. Dr. Psikoterapist Seda Ülgen ve Sayın Erhan Altunay tarafından gerçekleştirilecek olan “Cinsel Enerji ile Benlik Keşfi” adlı seminerimizde, bir farkındalık aracı olarak cinselliği tartışacağız.
Seminerimizde ele alınacak konuların bazıları:
• Dişi ve eril enerjilerin önemi
• Kendiliğimize ulaşmada cinsel enerjinin rolü
• Kundalini enerjisi, libidinal enerji ve cinsellik arasındaki ilişki
• Neden enerjitik çalışmalarda cinsel perhiz önerilir?
• Ülkemizde ve gezegenimizde yaşanan cinsellikle ilgili geçişler, zaman açısından ve enerjitik yönden nasıl bir önem taşıyor?
• Dişi enerjimizi neden keşfetmek zorundayız?
• Toplumda cinsel kimliğin kazanılmasının önemi
• Erginlen(e)me(me)
• Cinsellikle ilgili semboller nedir, neden önemlidir?
• Cinselliğin bastırılması ve açığa çıkarılması
• Farkındalığın yolu cinsellikten mi geçiyor?
29 Nisan 2010, 19.00-21.00
Bibliotecha Kültür Merkezi, İstiklal Cad. Anadolu Sok. No: 23/6, Taksim/İst
(Ulaşım krokisi için: http://www.bibliotheca-istanbul.com/iletisim.html)
Kayıt ve detaylı bilgi için: 0530 516 12 00
aqua@aquayasam.com
16 Nisan 2010 Cuma
TANGO ile Değişim Yolculuğu
Farklı bir duygulanım yaratır "Tango" kelimesini duymak... aşk kokar, tutku kokar, düşünmekle bile bedenimizi bir tebessüm sarar. Tıpkı fantastik bir dünyaya dokunabilmek ve bir düşten geri gelmek gibi olduğunu düşünürüz. Aslında Tango’da durum tam tersidir, düşler dünyasına dokunmanın ötesinde o dünyayı gerçek kılabilmek, onun gerçekliğini kendi dünyamıza getirebilmektir. Bambaşka bir dünyada önce kaybolma, ve yolculuğu tamamlayabilirsek yepyeni bir dünyada yeniden doğmaktır.
"Tango" hakkında çok fazla şey yazılıp çizilse de aslında tangonun serüvenini fark edebilen ve tamamlayabilen çok az kişi vardır. Kimi yolculuğun nereye gittiğini göremez, yarı yolda bırakır; kimi yolculuğun ne verdiğini göremez; bir tango kadını, bir tango erkeği olamadan sadece orada bulunur ve geçer gider. Oysa "o", bizlere başlı başına hayatı yeniden keşfedip, yeniden yaratabileceğimiz bir fırsat sunar.
Bir keşif yolculuğudur Tango. Önce öğrendiğimiz tüm kalıpların, üzerimize yapışan etiketlerin, doğruların, o birlikteliklerin içinde bizi nerede tuttuğunu keşfederiz; tıpkı toplumdaki öğrenilmişliklerimizin bizi nasıl kısıtladığını ve istemediğimiz yaşamlar yarattığını fark etmek ve o noktalara dokunmak gibidir. Tek tek bu etiketleri kaldırmayı, özgürleşmeyi ve kendi rengimizi, gerçeğimizi ve doğamızı yeniden keşfetmeyi öğreniriz. İlk defa gerçek benliğimizi hisseder, bunu dışarıdakilerle olduğu gibi paylaşmanın şaşkınlığını yaşarız.
Kadınlar gerçek dişiliklerine tüm beklentilerden uzak, özgürce dokunur. Kadın olarak teslimiyeti öğrenirken, teslim olduğu alanda kendi olarak var olmayı da öğrenir. Erkekler, kadının sorumluluğunu almayı, gücünü korumayı, karar verirken kadının duygularına ve varlığına hitap edebilecek tüm varoluşla ilgili uyumlu kararlar vermeyi keşfeder. Gerçek gücünü keşfeder. Kendi keşfine, bir başkasının bedenini, duygularını keşfetme, tanıma ve empati eşlik eder. Öyle ki kendini keşfeden insan, karşısındakini keşfettiğinde iki farklı rengin tek bir renk gibi uyum ve estetik içinde bulunmasını ve bundan haz almayı, saygı duymayı öğrenir. Birken, iki kişi için en doğru zamanı ve akışı yakalamayı öğrenir. Ve tüm keşfini bütünün içinde, bütüne uyumlu bir biçimde sunmayı öğrenir.
Bir farkındalıktır tango. Burada size detaylarını henüz anlatmayacağım, ama hep aradığımız dış dünya ile iç dünyanın farkındalığını yakalama ve dengelemedir. Zamanı kullanmayı, zamana direnmeden ne gereğinden hızlı, ne gereğinden yavaş, zamanla akmayı deneyimletir. Gerçek renginizi keşfetme ve dengeleme, özgürleşme yolculuğudur. Yaşamı yeniden keşfedip, en asil şekliyle en yüksek bilgelikle yeniden uyum içinde var olmayı öğrenebileceğimiz bir oluştur. Ezberlerden uzak, her "an" yeniden yaratmayı ve en güzeli yeniden seçebilmenin öğretmenidir.
Zen dünyası ile modern dünya arasında kurulan bir köprüde “tango insanı”, iki dünyanın da ustası olmayı öğrenir. Yolculuğun sonunda ne mi var? Düşleyebileceğinizden veya fark edebileceğinizden çok daha derin bir yaşamın anahtarı var. Yaşamda kaybolduğunuz yerde tüm kilitleri açabilmenin anahtarlarının gizlendiği bir sır perdesi aslında tango... Özgürleşmenin, değişmenin, farkındanlığın, bilgeliğin ve birçok sırrın...
Çok yakında bu yolculuğun en derin gizemlerini ve anahtarlarını sizlerle paylaşacağız.
Uzm. Dr. Seda Ülgen
"Tango" hakkında çok fazla şey yazılıp çizilse de aslında tangonun serüvenini fark edebilen ve tamamlayabilen çok az kişi vardır. Kimi yolculuğun nereye gittiğini göremez, yarı yolda bırakır; kimi yolculuğun ne verdiğini göremez; bir tango kadını, bir tango erkeği olamadan sadece orada bulunur ve geçer gider. Oysa "o", bizlere başlı başına hayatı yeniden keşfedip, yeniden yaratabileceğimiz bir fırsat sunar.
Bir keşif yolculuğudur Tango. Önce öğrendiğimiz tüm kalıpların, üzerimize yapışan etiketlerin, doğruların, o birlikteliklerin içinde bizi nerede tuttuğunu keşfederiz; tıpkı toplumdaki öğrenilmişliklerimizin bizi nasıl kısıtladığını ve istemediğimiz yaşamlar yarattığını fark etmek ve o noktalara dokunmak gibidir. Tek tek bu etiketleri kaldırmayı, özgürleşmeyi ve kendi rengimizi, gerçeğimizi ve doğamızı yeniden keşfetmeyi öğreniriz. İlk defa gerçek benliğimizi hisseder, bunu dışarıdakilerle olduğu gibi paylaşmanın şaşkınlığını yaşarız.
Kadınlar gerçek dişiliklerine tüm beklentilerden uzak, özgürce dokunur. Kadın olarak teslimiyeti öğrenirken, teslim olduğu alanda kendi olarak var olmayı da öğrenir. Erkekler, kadının sorumluluğunu almayı, gücünü korumayı, karar verirken kadının duygularına ve varlığına hitap edebilecek tüm varoluşla ilgili uyumlu kararlar vermeyi keşfeder. Gerçek gücünü keşfeder. Kendi keşfine, bir başkasının bedenini, duygularını keşfetme, tanıma ve empati eşlik eder. Öyle ki kendini keşfeden insan, karşısındakini keşfettiğinde iki farklı rengin tek bir renk gibi uyum ve estetik içinde bulunmasını ve bundan haz almayı, saygı duymayı öğrenir. Birken, iki kişi için en doğru zamanı ve akışı yakalamayı öğrenir. Ve tüm keşfini bütünün içinde, bütüne uyumlu bir biçimde sunmayı öğrenir.
Bir farkındalıktır tango. Burada size detaylarını henüz anlatmayacağım, ama hep aradığımız dış dünya ile iç dünyanın farkındalığını yakalama ve dengelemedir. Zamanı kullanmayı, zamana direnmeden ne gereğinden hızlı, ne gereğinden yavaş, zamanla akmayı deneyimletir. Gerçek renginizi keşfetme ve dengeleme, özgürleşme yolculuğudur. Yaşamı yeniden keşfedip, en asil şekliyle en yüksek bilgelikle yeniden uyum içinde var olmayı öğrenebileceğimiz bir oluştur. Ezberlerden uzak, her "an" yeniden yaratmayı ve en güzeli yeniden seçebilmenin öğretmenidir.
Zen dünyası ile modern dünya arasında kurulan bir köprüde “tango insanı”, iki dünyanın da ustası olmayı öğrenir. Yolculuğun sonunda ne mi var? Düşleyebileceğinizden veya fark edebileceğinizden çok daha derin bir yaşamın anahtarı var. Yaşamda kaybolduğunuz yerde tüm kilitleri açabilmenin anahtarlarının gizlendiği bir sır perdesi aslında tango... Özgürleşmenin, değişmenin, farkındanlığın, bilgeliğin ve birçok sırrın...
Çok yakında bu yolculuğun en derin gizemlerini ve anahtarlarını sizlerle paylaşacağız.
Uzm. Dr. Seda Ülgen
6 Nisan 2010 Salı
Sevgi Ne Değildir?
"Seni çok seviyorum." Belki çok önemli olmayan bir anda, belki defalarca provasını yapıp, belki çok sıradan bir tonla, belki bir defa belki binlerce defa bu cümleyi eminim kurmuşsunuzdur. Tam o anda karşınızdakine neden bu cümleyi kurdunuz ve tam o anda ne hissettiniz? Eminim hepsinde birbirinden az da olsa farklı duygular vardı ama aynı cümleyi kurdunuz. İşte bu yazı çok uzun zamandır düşündüğüm, bir türlü yazamadığım bir konu üzerine. Baştan söylemeliyim, bu yazı "sevgi nedir?"in cevaplarının arandığı bir yazı degil, zira sevginin ne olduğunu ben de bilmiyorum.
Sevginin ne olduğu üzerine birçok yazı okudum başlamadan önce, çoğunda ünlü tasavvuf şairlerinden, ünlü yazarlardan alıntılar ya da hikayeler vardı. Alıntıların bir noktadan sonra anlamından kaybettiğini bildiğim için bu yazıda sevgi üzerine bol yıldızlı ve şaşalı alıntılar da olmayacak.
Basit bir teori; yeni doğan bir çocuk düşünün, sevgi kavramını ilk kimden öğrenir? Anneden. Bu illa onu dünyaya getiren kadın olmak zorunda değil tabi, anneanne ya da onu yetiştiren herhangi başka bir kadın da 'annedir'. Sevgi kavramını anneden öğrendiğimiz için annemizi hangi sıfatlarla tanımlıyorsak sevgi kavramının içine bu kavramları koyarız.
Bir dakika durup yazının devamını okumadan önce "Anneniz sizin gözünüzde nasıl bir kadındı?" sorusunu düşünmenizi istiyorum. Bu soru bana sorulduğunda ilk aklıma gelen 'fedakar ve şefkatli' olmuştu. Çoğumuzun annesi de eminim bu "olumlu" sıfatlara sahiptir. Hep denir ya "Türk kadını fedakardır" diye ve dilimizde olumlu bir sıfattır fedakarlık. Ancak işin aslı pek de böyle değildir ki birazdan bunun sebeplerini açıklayacağım. Ona gelmeden önce bir soru daha; sevdiğiniz insanlara sevginizi nasıl gösterdiğinizi düşünmenizi istiyorum. Kendimden yola çıkarsam -ki kendimden öteye de gidemeyeceğimin farkındayım- sevdiğim insanlara karşı hep fedakar olmuşumdur. Annemi tanımlarken kullandığım ilk sıfata bakın: fedakar. Bu tesadüf değil elbette. Peki fedakarlık neden olumlu bir sıfat değildir?
Etiketler:
anne,
fedakarlık,
sevgi,
şefkat
2 Nisan 2010 Cuma
Bilinçdışı Kayıtlarımız ve "Sarkaç"
Doğduğumuz anda beyaz ve boş bir sayfayla başlarız hayata. Zaman geçtikce hayatı deneyimleriz; gözlemleriz, tadarız, koklarız, duyarız ve bu kayıtları unuttuğumuzu zannederiz. Oysa bizim hiç düşünmediğimiz anlar orada, bilinçdışının sularında sisler içinde yüzer, derinlere batıp kaybolmaz. Şunu unutmamak gerekir, eğer yaşadığımız bir anın duygusu varsa, mutlaka bilinçdışında kaydı da vardır.
Bu noktaya kadar her şey yolunda. Peki bizim isteğimiz dışında tuttuğumuz kayıtlar ne işe yarar? En temelde bu kayıtlar hayatta kalmamızı kolaylaştırmaya çalışır. Varlığımızı koruyan bir sistemdir bu kayıtlar. Eğer hayatımızı gerçekten kolaylaştırıyorsa sorun yok. Peki ya hayatımızı zorlaştırıyorsa? Kendimizi bir sarkaç olarak düşünelim, tam orta noktadayken dengedeyizdir; ancak bu yanlış kayıtlar sarkacı dengeden çıkarır ve bazen sağa bazen sola kaymasına neden olur. Ve çoğunlukla bu durumun farkında olmayız.
Bir önceki yazımda ‘duygu’dan yola çıkıp duyguların hayatımızı nasıl etkilediğinden bahsetmiştim. Bu yazıda bunu biraz daha genişletip içine ‘Düşünce’ ve ‘Madde’yi de koyacağım. Temel şablon içten dışa şu şekilde ilerler: Düşünce, Duygu ve Madde. Madde her şeyi çevreler, örter. Biraz önce bahsettiğim sarkacın sağında ya da solunda durduğumuzda bunu ilk 'maddede' deneyimleriz. Maddeden sadece etrafımızı çevreleyen cisimleri anlamak doğru değil, buna davranışlarımızı da ekleyebiliriz.
Bu noktaya kadar her şey yolunda. Peki bizim isteğimiz dışında tuttuğumuz kayıtlar ne işe yarar? En temelde bu kayıtlar hayatta kalmamızı kolaylaştırmaya çalışır. Varlığımızı koruyan bir sistemdir bu kayıtlar. Eğer hayatımızı gerçekten kolaylaştırıyorsa sorun yok. Peki ya hayatımızı zorlaştırıyorsa? Kendimizi bir sarkaç olarak düşünelim, tam orta noktadayken dengedeyizdir; ancak bu yanlış kayıtlar sarkacı dengeden çıkarır ve bazen sağa bazen sola kaymasına neden olur. Ve çoğunlukla bu durumun farkında olmayız.
Bir önceki yazımda ‘duygu’dan yola çıkıp duyguların hayatımızı nasıl etkilediğinden bahsetmiştim. Bu yazıda bunu biraz daha genişletip içine ‘Düşünce’ ve ‘Madde’yi de koyacağım. Temel şablon içten dışa şu şekilde ilerler: Düşünce, Duygu ve Madde. Madde her şeyi çevreler, örter. Biraz önce bahsettiğim sarkacın sağında ya da solunda durduğumuzda bunu ilk 'maddede' deneyimleriz. Maddeden sadece etrafımızı çevreleyen cisimleri anlamak doğru değil, buna davranışlarımızı da ekleyebiliriz.
Etiketler:
bilinçaltı,
bilinçdışı,
hipnoz,
suçluluk
19 Şubat 2010 Cuma
"Gıda seçerken doğal, katkı maddesiz ve sağlıklı olmasına özen gösteriyorsun. Artık bunu düşünme! Tek yapman gereken gıdayla ilgili farkındalık geliştirmek; bunu başardığında artık gıdaları besin değerlerine göre seçmek zorunda kalmayacaksın.
Kendi kendini sabote ediyor olman biraz da uyulması gereken değişmez kurallar olduğuna inanmandan kaynaklanmakta. Seni gerçekten besleyen ve canlı tutan tek gıda kendi iç ışığından ve özgürlüğünden gelmektedir.
Kendi kendini sabote ediyor olman biraz da uyulması gereken değişmez kurallar olduğuna inanmandan kaynaklanmakta. Seni gerçekten besleyen ve canlı tutan tek gıda kendi iç ışığından ve özgürlüğünden gelmektedir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)